KÜLPERİSİ
sitede internette

Şimdi Nerdeyim ?


Hayat hiç kimseye gümüş tepsiler içersinde hediyeler vermiyor. Ya da ben bunu o zamanlar bilmiyordum... Bilmiyordum çünkü; ben hep altın tepsilere sahip oldum. Bilmiyordum çünkü; ben bir prensesdim. Bilmiyordum çünkü; o zamanlar bugünün geleceğimi yazdığını da bilmiyordum. Bilmediğim ne çok şey vardı da ben bunu bile bilmiyordum...

Şimdi dönüp bakıyorum da o tuhaf yaşanmışlıklara, aslında hiç bir şey son bulmadı. Ne adına “kötü” dediğim kader ne de arkamı dönüp giderek biteceğini sandığım prensesliğim... Ne yaşarsanız yaşayın ne olarak doğduysanız o olarak ölürsünüz. Kaçmaya çalıştığınız her şey gölgeniz olur ve sessizce izler sizi.

Bazen yazdıklarıma bakıyorum, öyle uzaktan izliyorum hayatımı. Bunları ben mi yaşamışım diyorum. Gülümsüyorum. Yanaklarımdan sessizce yaşlar süzüldüğünü önüme düşen damlalarla fark ediyorum. Geçmişle yüzleşmek emin olun sandığınız kadar kolay değil. Hele ki geçmişle yüzleşirken diğer yandan da geleceğin içinde yaşamaya devam etmek çok daha zor...

Geçmiş daha çok yakıyor canımı yoksa geçmişin inşaa ettiği içinde bulunduğum zaman dilimi mi bilemiyorum. Yanaklarımdan süzülüp düşen damlalara dalıyor bir süre gözlerim. Önümdeki kağıdın üzerindeki mürekkep her düşen damlayla daha güçsüz bir hale geliyor ve çözülerek dağılıyor. Kendimi o mürekkebin yerine koyuyorum. Bir anlam ifade ediyorum önce. Sonra bir şey düşüyor üzerime. Bir gölge, bir damla, bir anı, bir acı, bir bir şey işte... O üzerime düşen şey duruyor bir süre anlamlar içeren görüntümün üzerinde. Rahatsız oluyorum. Kıpırdamaya çalışıyorum o da hareket ediyor. Ama o benden çok daha kuvvetli. Ben kıpırdadıkça o daha da güçleniyor ve silmeye başlıyor tüm anlamımı...

Beni silmeye başladığı an o da gücünün farkına varıyor ve bir tane daha bir tane daha geliyor. Her seferinde eziliyorum, siliniyorum, kayboluyorum. İzliyorum uzaktan kendimi. Hayat ne kadar boş. Uğruna neler feda ettiğiniz insanlar geliyor aklınıza. Ve şimdi yaşadıklarınız. Neyi ne kadar hak ettiğinizi ya da hak etmediğinizi düşünüyorsunuz. Gelgitler içinizde dışınızda her yerinizde alay ediyor sizinle. Geçmişi deşeledikçe geleceği yaşayamaz oluyorsunuz. Geçmişin hatalarını gelecekte yapmayacağınıza dair yeminleri ard arda sıralarken yaşadığınız an'ın daha o zaman yazıldığını çooook sonra fark ediyorsunuz.

İyileştim dediğim ve doğrulmaya çalıştığım her an bir darbe daha alıyorum. Kim haklı kim haksız (artık çok nadir bile olsa) bunun ayırdına varamıyorum. Hayatımı yeniden kurmaya çalışırken, tüm her şeyi planlarken, işte hayat benim için şimdi başlıyor derken.... Ömrümü adadığım şeyin beni bir kez daha incitmesine izin veriyorum. Ve bu izni ona verirken ardına sığındım sebebe ben bile (ARTIK) inanmıyorum...

Ödedim düşeni payıma,insafa gel artık... Kaçmaya çalıştığınız her şey gölgeniz olur ve sessizce izler sizi... Kaçmak çare değil, kaçmak çaresizlikmiş... Ben çok güçlüyüm ve üstesinden gelebilirim dediğiniz hiçbir şey ağzınızdan dökülüverdiği kadar kolay ve masum da değilmiş...


Şimdi nerdeyim ? Şimdi bunları yazarken; geçmişle gelecek arasında henüz hiç gitmediğim ve bilmediğim bir ülkedeyim. Kocaman bir kapı var önümde. Kapı henüz kapalı ve olduğum yer hala geçmişim. Kapıyı açarsam geleceğime yürüyeceğim. Hala kapının önünde ne yapacağını bilmeden bekliyor olduğum şu an ; şu satırları yazdığım zaman.....


“Alışmaya çalıştıkça öfke gibi. Hasret büyüyor kalbimde sinsi, sessiz... Işıkları yakın nedir bu his? Ayrılmam sarılırım hayallere. Ayrılmam sevişirim özleminle...”

0 yorum:

Yorum Gönder

 

W3C Validations

Cum sociis natoque penatibus et magnis dis parturient montes, nascetur ridiculus mus. Morbi dapibus dolor sit amet metus suscipit iaculis. Quisque at nulla eu elit adipiscing tempor.

Usage Policies