KÜLPERİSİ
sitede internette

Yapraklar düşüyor ömrümden...


Bu baş ağrılarım beni çileden çıkarıyor. İçimde ki huzursuzluk dinmek bilmiyor. Gözümü tek bir noktaya dikip dakikalarca düşünüyorum. Ya da düşündüğümü sanıyorum. Oysa ihtiyacım olan şeyin bu olmadığını biliyorum. Kocaman bir boşluk içinde kendime gidecek bir yön bulmaya çalışıyorum. Boşluklar içinde bomboş olmak...

Uzun ve sağlı sollu sıralanmış, başları göğe değecekmiş gibi duran kocaman ağaçlar... Yürürken, ayaklarımın altındaki sararmış yaprakların ve kuru dal parçalarının çıkardığı çıtırtı sesleri. Nefes alışımın sesi kulaklarımda. Derin. Uzun. Oksijenin burnumdan içeri süzülüşüyle başlayan beden yolculuğu. Ciğerlerime keskin oksijen ve sigara dumanının aynı anda erişme çabası. Hangisi daha yakıcı? Bu yakıcılığa eşlik eden ve her ikisinden çok daha fazla yakan, acıtan, kasıp kavuran daha pek çok şey daha... Boşluğumu doldurmak için kaçtığım gizli mabet...

Sessizlik. Hiç bitmeyecekmiş gibi, kulaklarımda feryat figan bağıran sessizlik. Mabedin toprak yolunda ağır adımlarla yürürken, önümde akıp giden ve sadece o anlarda gerçekten gülümsediğim, geçmişimin vizyondan kalkmış filmi... Zaten tek izleyicisi de benim. Her adımda önümde uzanan geçmişime yetişme çabası. Adım attıkça benden uzaklaşan, ben yalvarıp ağladıkça kulakları sağır edecekmiş gibi kahkahalar savurarak kaçan geçmişim... Korku trenine binmişcesine korktuğum, korkuyla karışık kahkahalar savurduğum, asla bitip tükenmeyecekmiş kadar uzun upuzun tünelin ucundaki mum alevinden daha soluk ışık...

Bugün olsa asla tek başıma gidemeyeceğim, gitmekten korkacağım o mabedin sonsuz sessizliği çalan telefon alarmının sesiyle bozuldu. Sanki elimde bir kumanda varmışcasına izlediğim filmi kapadım. Gözlerimden aktığını bile hissetmediğim gözyaşlarımı elimin tersiyle silip, burnumu çektikten sonra saçlarımı da düzelttim. O kadar çok yürümüş ve o kadar çok girmişim ki bana kucak açan bu mabedin derinliklerine, geri dönüş yolunda fark ettim bunu. Ağaçların dallarıydı beni sımsıcacık sarıp sarmalayan ve kendimi güvende hissettiren... ( Bu güveni ve sıcaklığı o gün bir kez ve gerçek olarak Cem'in gözlerinde de bulacağını bilmiyordun. Hoş gerçi o gün bunu görüp, hissettiğin anda da korkmuştun sen. Kedinin fareyle oynadığı gibi oynayacaktın Cem ile. Canını yakanların tüm hırsını ondan alacaktın. Çok üzülecek, kendinle savaşacak ama yine de yapacaktın. Cem... Ah Cem... Uzaklaş benden diye yalvaran sesini yine sadece ben duyacaktım...)

Adımlarımı hızlandırdım ve Cem' e doğru yola çıktım. Ayağım gaz pedalını kavradıkça kendimi sebepsizce ve gereksizce özgür hissederdim. Ve yine öyle oldu. Müziğin sesini sonuna kadar açtım. “Bana esmeyi anlat.....”

0 yorum:

Yorum Gönder

 

W3C Validations

Cum sociis natoque penatibus et magnis dis parturient montes, nascetur ridiculus mus. Morbi dapibus dolor sit amet metus suscipit iaculis. Quisque at nulla eu elit adipiscing tempor.

Usage Policies